Yükleniyor...

Nur Dağı ve Hira Mağarası Genel

Nur Dağı ve Hira Mağarası

Nur Dağı ve Hira Mağarası

Beytullah’a 5 kilometrelik bir uzaklıkta olan Nur dağı adını Hira mağarasından kaynaklı olarak Müslümanlara duyurmuştur.  Müslümanlar için neden bu kadar önemli olduğu ise ilk vahiy’nin burada gelmiş olmasından ve hira mağarasında vahiy’nin gerçekleşmesinden kaynaklanır.  

Peygamber efendimiz (SAV) henüz Allah tarafından peygamberliği gelmeden önce rüyalar görmeye başlamış ve bunun üstüne Ramazan Ayıyla birlikte Hira Mağarasına çıkarak uzulete çekilmiştir. Kuran’ın ilk ayetlerinden birisi olan Alak Süresinin ilk 5 ayeti Hira mağarasında indirilmiştir.

Peygamber efendimiz (SAV) her yıl Ramazan ayının gelmesiyle birlikte Hira dağına çıkarak 1 ay boyunca itikafa girermiş. Hatta Hz. Hatice (R.A) ile birlikte gittiği de bilinir. Peygamber Efendimiz halvette yalnızken nurlar görür ve çeşitli sesler işitirmiş. Bunların cinlerden ya da kendisine gelen kehanetle ilgili olduğunu düşünerek de tedirginlik yaşarmış.  İşte bunun için Nur dağı ve Hira mağarası hacı, umreci ve tüm Müslümanlar için çok önemlidir.

İlginizi Çekebilir: Ankara Umre Turları

İlk Vahiy Ne Zaman Gelmiştir?

Yukarıda da belirttiğimiz üzere ilk vahi Nur dağında ve hira mağarasında gelmiştir. Nihat peygamber efendimizin Allah tarafından kullarına ilahi rahmetin ihsan edileceği gün gelmişti. Ramazan ayının 15.cumartesi günü ve 16. Pazar gecelerinde Hira mağarasında uyuduğu bir zamanda vahiy meleği olan Cebrail (A.S) bir kitapla gelerek peygamber efendimizin omuzlarından tutup kuvvetli bir şekilde sıktı ve sonra bırakarak “OKU” dedi.

اِقْرَاْ (oku)

Peygamber efendimiz korkup titreyerek kısılmış bir sesler

مَا أَنَا بِقارِء  (Ben okuma bilmem) dedi.

Vahiy meleği Cebrail tekrar peygamber efendimizi kucaklayarak sıktı ve sonra tekrar.  

اِقْرَاْ (oku) dedi.

Peygamber efendimiz yine korkmuş ve paniklemişti. Bu kez Cebrail peygamber efendimiz öyle bir kucakladı ki efendimiz nefessiz kalıp öleceğini düşündü. Yorulmuş ve kokmuş olan efendimiz yeniden.

وَمَا أَنَا بِقارِء (Ben okuma bilmem) dedi.

Cebrail üçüncü kez peygamber efendimizi sıktıktan sonra bıraktı. Peygamber efendimiz bu durumdan kurtulmak için neyi okuyayım diye sordu.

Cebrail işte o anda Alâk sûresi’nin başındaki ilk beş âyeti okudu:

اِقْرَاْ بِاسْمِ رَبِّكَ الَّذٖى خَلَقَ خَلَقَ الْاِنْسَانَ مِنْ عَلَقٍ اِقْرَاْ وَرَبُّكَ الْاَكْرَمُ  اَلَّذٖى عَلَّمَ بِالْقَلَمِ    عَلَّمَ الْاِنْسَانَ مَا لَمْ يَعْلَمْ

 

 “Oku! Seni yaratan Rabb’in adıyla oku! “O, insanı bir kan pıhtısından yarattı.”Oku! Rabb’in kalemle öğreten, insana bilmediğini bildiren en büyük kerem sahibidir” [Alak, 1-5]

Peygamber efendimiz Cebrail’in getirmiş olduğu bu 5 ayeti harf harf tekrar etti. Cebrail hira mağarasından ayrıldığı zaman efendimizin beti benzi atmış yüzündeki kanlar çekilmiş bir şekildeydi.  Ve evine gitti. Eve geldiğinde ise Hz. Hatice peygamber efendimize şöyle dedi.

“Ey Ebu’l-Kasım! Neredeydin? Vallahi, seni aramak için adamlar saldım. Onlar seni Mekke’nin yukarılarına kadar aradıkları halde, bulamayıp geri döndüler!” dedi.

Efendimiz kendisine sorulan hiçbir soruya yanıt vermedi ve Hz. Hatice’ye

Beni örtünüz! Beni örtünüz, dedi. Dizlerini karnına doğru çekerek, sağ tarafı üzere yatağa uzandı.

Hz. Hatice(R.A) validemiz Efendimizin (S.A.V)  üstünü örttü.

Peygamber efendimiz üzeri örtük bir vaziyette yatağında uzanırken Cebrail bu kez Müddesir suresinin 7 ayetini getirdi.

يَا اَيُّهَا الْمُدَّثِّرُ قُمْ فَاَنْذِرْ وَرَبَّكَ فَكَبِّرْ وَثِيَابَكَ فَطَهِّرْ وَالرُّجْزَ فَاهْجُرْ وَلَا تَمْنُنْ تَسْتَكْثِرُ وَلِرَبِّكَ فَاصْبِرْ

 “Ey sarınıp bürünen Peygamber! Kalk, insanları uyar. Rabb’inin yüceliğini an. Elbiseni (öz benliğini) temizle. Azaba götürecek pislikleri defeyle. Yaptığın iyiliği başa kakma. Rabb’in rızâsı için sabret” [Müddessir, 1. 7].

Peygamber efendimiz dinlenip kendisine geldikten sonra kalktı ve HZ. Hatice’ye bana ne odu diye sordu. Gördüklerini ona anlatarak kahin olmaktan korkuyorum şeklinde buyurdu. Hz. Hatice ise peygamber efendimizi şu sözleriyle telkin etti.

“Öyle söyleme! Allah’a yemin ederim ki, O seni hiçbir zaman utandırmaz. Zira sen akrabanı gözetirsin, sözü doğru konuşursun, işini görmekten âciz olanların ağırlıklarını yüklenirsin, yoksula kimsenin vermediğini verir kazandırmadığını kazandırırsın, misafiri ağırlarsın, Hak yolunda halka yardım edersin. Ey amcamın oğlu! Sebat et! Hatice’nin varlığı kudret elinde bulunan Allah’a yemin ederim ki, ben senin bu ümmetin peygamberi olacağını umuyorum!”

Yorumlar

Yorum Yap